İSTANBUL'UN DESANTRALİZASYONU
27 Aralık 2018, PerşembeKutsal şehirlerimizden İstanbul, maalesef bu kutsallığı hiç de umursamayan ve Türkiye’nin gelişmesini istemeyen bir ortak akıl tarafından uygulanan ve hepimizi hipnotize eden bir “İstanbulculuk” baskısı ve yaklaşımıyla yıllardır bir paradoksun özü olmuş gibi görünmektedir. Bu anlayışın psikolojik altyapısının Türkiye’nin özgürce adım atmasından rahatsız olan eser orandaki elitler tarafından mürettep olduğunu düşünmekteyim. Bunu, biz gençlere söylenen bazı yalanlarla ve zihnimize kazınan bazı sloganik söylemlerle ilintilendirerek anlatacağım:
Yıllarca öğrencilere kasıtlı olup olmadığını bilmesek de sonuçları itibarıyla hiç de pozitif olmayan sloganlar aşılandı: “öğrenciyken aileyle yaşanmaz…”, “batıda çocukları on sekiz yaşında evden atıyorlarmış…”, “üniversite istanbul’da okunur…” ve benzeri bir sürü slogan kafalarımıza çakıldı. Sonra gözlemledik ki bu İstanbul tahayyülü, Anadolululuk değerlerinden, görünümünden ve siretinden arındırma havuzu gibi bir işlev görmekte. Çalışma hayatına girince ya da bu hayatı gözlemleyince gördük ki kimse Türkiye’nin diğer illerini hayal etmemekte, oralarda yaşamak sanki bir sürgünmüş gibi, gözünü İstanbul bürümüş bir şekilde yaşamakta insanlar. İstanbul, şehirlerin şehriyarı olmalıdır; zaten öyledir de! Ancak, büyük Türkiye fikriyatı ve sergüzeşti seksen bir ilin sadece bir ilinin yaşanabilir olduğu sanrısı ile gerçekleştirilemeyecek bir mefhumdur bana göre.
Yukarıda bahsettiğim İstanbul Sloganizmi sebebiyle tüm öğrenciler, tüm çalışanlar, iş arayanlar ve hemen hemen her kariyerist vatandaş tarafından müreccah tek şehir İstanbul olagelmiştir. Bu öyle bir perspektif ki on yıllar öncesinden başlayarak “İstanbul’un taşı toprağı altın…”, “İstanbul’da ünlü olmak…” ve benzeri ifadelerle televizyonlarda, dizilerde, dergilerde, gazetelerde bir İstanbul pazarlaması yapıldı. İstanbul’da okuyan ve yaşayan pek çok kişi perişan bir şekilde İstanbul’un kollarında kendisine endoktrine edilen sloganik yaşam tarzına ulaşma hayaliyle kendi değerlerini, özünü, amacını, yolunu unuttu ve unutmakta halen. Allah’tan son yıllarda devlet, öğrenci yurtlarına çok daha özenli bir yaklaşım sergilemekte. Bir diğer olumlu faktör ise her şehre üniversite açılmasıdır. Bu yaklaşım, İstanbulun merkeziliğini tersine çevirmede çok önemli ve kıymetli ve hatta paha biçilemez değerdedir.
İstanbul’un tekmerkezleştirilmesi konusu öyle ilginç bir konudur ki bugün Türkiye’nin adımlarını yavaşlatmak isteyenlerin de sahiplendiği bir kavramken Türkiye’yi şimdiye kadar görmediği byüklükte atılımlarla tanıştıran devlet büyüklerimizce de sahipleniliyor gibi görünmekte. Tabii ki amaçlar çok farklı fakat maalesef İstanbul’un tekmerkezleştirilmesi, Türkiye’nin bir bütün olarak gelişmesinin önünde bir engeldir bana göre. Her şehirde üniversite açılması, her şehirde hava alanı açılması, güzel yollar, hastaneler, yurtlar, hızlı trenler gibi yatırımlar bu noktada inanılmaz değerli ve İstanbul’un desantralizasyonu yani tekmerkez olarak görülmekten çıkarılması noktasında paha biçilemez değere sahip olan yatırımlardır. Fakat pratikte bu uygulanırken söylemlerde ve psikolojik olarak da yeni bir bakış açısı sunulması, müthiş bir uyanışın ve geniş bir mutluluk sahasına kavuşmanın öncüsü olacaktır.
Bu konuda söylenecek her şey; gerçek hayattan örneklerle, bilimsel çalışmalarla ve sayısız fikriyatla desteklenebilir. Ancak bu konu, yeni ve güçlü Türkiye serüvenine inananlar için kesinlikle üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.
Soru şu: Bugün bir İstanbul hayali kuran 18 yaşındaki kaç genç bu hayalini İstanbul’un manevi ve ilim atmosferi için kuruyor, kaç kişi başka hülyalarla bu hayali kuruyor? Bu sorunun sonucunda çıkacak oran, bugün İstanbul tahayyülümüzün şu an ne durumda olduğunu ortaya koyacaktır. İstanbul denince akla Fatih’ten çok Taksim; Üsküdar’dan çok Kadıköy geliyorsa bunun böyle olmasını isteyenler açısından sorun yoktur ama başka bir bakış açısına da sahip olanlar için bu bir meseledir.
Not: Bir taraftan kendince sosyal medyada ve kendi mikro çevresinde Anadolu Şehirleri’ni küçümseyenlerin diğer taraftan da İstanbul’un trafik sorunu, İstanbul’un kalabalıklaşması gibi konularda dert yanması, Anadolu’ya açılan üniversiteleri, yapılan yatırımları “ne gerek var” diye karşılaması sizce de çok çelişkili değil mi?